Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı
Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Bu coğrafi gerçeklik, deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmemizi zorunlu kılıyor. Ancak toplumda depremle ilgili hâlâ pek çok yanlış bilgi ve şehir efsanesi dolaşıyor. Ne yazık ki bu hatalı inanışlar, afet anında doğru kararlar almamızı zorlaştırıyor, önlem alma konusunda rehavete kapılmamıza neden oluyor.
Bu yazıda, depremle ilgili kamuoyunda sıkça dile getirilen ve doğru sanılan altı yaygın yanlışı mercek altına alacak; bilimsel veriler ışığında bu yanlışları düzelteceğiz. Gerçekleri bilmek, hayat kurtarır.
1. “Deprem Sırasında Açık Alana Koşmak En Doğru Hareket”
Bu düşünce, ne yazık ki en yaygın yanlışlardan biridir. Deprem anında panikleyip açık alana koşmaya çalışmak, özellikle bina içindeyken hayati tehlike yaratabilir. Merdiven boşlukları, asansörler ve bina çıkışları ilk hasar görebilecek alanlardır. En doğru hareket, bulunduğunuz yerde çök-kapan-tutun yöntemiyle başınızı ve vücudunuzu koruyarak sarsıntının geçmesini beklemektir. Ancak güvenli bir çıkış noktasına ulaşmak ancak sarsıntı sonrası mümkündür.
2. “Deprem Sırasında Asansör Kullanılabilir”
Kesinlikle yanlış. Deprem anında elektrik kesintileri ve mekanik arızalar çok sık yaşanır. Bu da asansörde mahsur kalma ya da daha kötüsü, asansör düşmesi gibi hayati riskleri beraberinde getirir. Deprem sırasında ve hemen sonrasında asansör kullanımı kesinlikle yasaktır. Binayı terk etmek gerekiyorsa, merdivenler tercih edilmeli ancak sarsıntı geçtikten sonra bu yapılmalıdır.
3. “Deprem Olduktan Sonra Aynı Büyüklükte Tekrar Etmez”
Toplumda yaygın olan bu kanı, bilimsel verilerle çelişmektedir. Büyük bir depremin ardından artçı sarsıntılar meydana gelir ve bu sarsıntılar bazen ana şokla aynı büyüklükte ya da daha büyük olabilir. 1999 Marmara Depremi’nden sonra gelen artçılar bunun en somut örneğidir. Bu nedenle bir depremin ardından “bitti” düşüncesiyle gevşemek, büyük bir hata olur.
4. “Yeni Binalar Depreme Karşı Yüzde Yüz Güvenlidir”
Yeni yapılmış olması, bir binanın mutlaka depreme dayanıklı olduğu anlamına gelmez. Binanın yapımında kullanılan malzeme kalitesi, denetim süreçleri, proje planlaması ve zemin etüdü gibi birçok faktör dayanıklılığı belirler. Sadece yapı ruhsatı almak yeterli değildir; binanın depreme dayanıklılığı, mühendislik ilke ve standartlarına uygun olarak inşa edilmesiyle sağlanır.
5. “Deprem Anında Araçta Olmak Güvenlidir”
Araçta olmak, bulunduğunuz yere göre değişkenlik gösteren bir durumdur. Şehir içindeyseniz üzerinize bina ya da tabela düşme riski vardır. Bu nedenle aracı mümkünse yol kenarına çekip kontak kapatılarak içeride emniyet kemeri takılı şekilde beklenmelidir. Köprü, viyadük, alt geçit gibi yapılar altındaysanız aracınızı hızlıca terk edip güvenli bir alana geçmeniz gerekebilir.
6. “Depremler Tahmin Edilebilir”
Bugünün teknolojisiyle depremlerin tam olarak ne zaman ve nerede olacağını önceden bilmek mümkün değildir. Bilim insanları fay hatlarını inceleyerek riskli bölgeleri belirleyebilir, ancak kesin tarih veremez. Bu nedenle depremi beklemek yerine, her an olacakmış gibi hazırlıklı olmak gerekir. Deprem çantası, toplanma alanı bilgisi ve aile afet planı bu hazırlığın en temel unsurlarıdır.
Sonuç:
Depremlerle ilgili doğru bilinen yanlışlar, sadece bireysel hatalara değil, toplumsal felaketlere de yol açabilir. Bilgi kirliliğinden arınmak, bilimsel verilerle hareket etmek ve bilinçli bireyler haline gelmek, depreme karşı en güçlü savunmamızdır. Unutmayalım: Doğru bilgi, en az sağlam bir yapı kadar hayat kurtarıcıdır.